ŞEYH ŞAZI'LI/MOLLA YAKUP
ŞEYH ŞAZELİ/KAHVECİ OCAĞI
Ocağımızın adı ile ilgili olarak; diğer ocaklarda olduğu gibi farklı bir takım kullanımlar mevcuttur. Bu durum ocak isminin geçtiği çeşitli tarihi belgelerde “Fermanlar, Beratlar, Cönkler, İcazetnameler”den yapılan çevirilerden kaynaklanmaktadır.
Ocak merkezi Sivas/ Kangal/ Yellice köyüdür. Ocağın ilk yerleşim yeri Aşağı köy adı ile anılan ve Osmanlı belgelerinde AŞUDU/ KÖRK kariyesi olarak belirtilen yerleşim yeridir.
Bu yerleşim yeri 1583-1584 yılı Başbakanlık Osmanlı tahrir kayıtlarında Sivas/Yeni İl kazası Yellüce (yaylak) olarak belgelenmiştir. ((BOA) TDn S-27-28 sene 991 (1583-84))Sözkonusu kayıtlarda burada yaşayanların Halep Türkmenleri içinde yer alan (Berat ve Fermanlarda da bahsedilen) Arablu Cemaatine baglı Yaban Eri yörüklerinden oldugu görülmektedir.
Ocağımız Şeyh Şazı'lıya atfen yöremizde Molla Yakup olarak ta tanınmaktadır.
Ocağımız Hacı Bektaş Veli dergahındaki hizmet postları içinde 9. Post “Kahveci” postu ile temsil edilmektedir.
Ocağımızın bahsedilen ne Şazeli tarikatı ne Şadılı aşireti ne de tarihte bilinen Şeddatogulları devleti ile herhangi bir bağı bulunmamaktadır.
Ocağımız hakkındaki bilgileri teyit eden en önemli kaynaklardan biriside, Geleneksel inancımızı Deyiş ve Duaz-ı İmamları ile en doğru şekilde anlatan, bugünlere taşıyan Şeyh Şazı'lı / Seyit Süleyman / Molla Yakup/Yahya/Mahmut/İsmail silsilesini takip eden Seyyid Mahzuni dir.
Anadolu da geniş bir havzaya yayılan ocağımızın kurucusu Şeyh Şazı Sultandır. 7. İmam Musa-i Kazım evlatlarındandır. Seyyid Mahzuni dedemize ait başka bir silsilenamede, Ocağımızın bir kolununda İmam Hasan'dan geldiğini ifade etmektedir..(Ek 1-Belge fotokopisi)..
Ocağımızın Piri Malatya/Mineyikten Yellice köyüne sonradan yerleşen Zeynel Abidin evlatlarıdır.
Osmanlı döneminde faaliyet gösteren İstanbul / Üsküdar da kurulu bulunan Atik Valide Sultan Vakfınca;'' Yeni İl Halep Türkmenlerinden olan'' dedelerimize verilen fermanlarda köyümüzün ilk yerleşim yeri olan KÖRK Karyesi camiinde müezzin olarak, Padişahlarca atanan halifelerin ''ekte bulunan fermanlarla'' isimleri ayrı ayrı belirtilmiştir. (Ek-2 - 14 adet Çeşitli Padişah fermanları örneği)
Yine aynı şekilde “Şeyh Şazı'lı/Şeyh Süleyman” evlatlarına verilen vergiden muaf olduklarına dair fermanlar ektedir. ( EK-3- 2 adet)
Ülkemizde bulunan Alevi/Kızılbaş inancının omurgasını oluşturan ocak sisteminin doğru bir şekilde anlaşılabilmesi için, bazı hususların doğruluğunun tarihsel süreç içinde teyit edilmesi, Bu konuda Osmanlı arşivlerinin içinde bulunan Nakü-bü Eşraf kurumuna ait belgelerin gün yüzüne çıkarılması gerekmektedir.
Son yıllarda ocağımız hakkında çok çeşitli yeni bilgilere ulaşılmaktadır. Bu alanda akademik çalışma yapan bazı değerli akademisyen ve yazarların yaptığı tespitlerde ocağımızın bilinen coğrafyanın dışında daha geniş bir alana yayıldığı ifade edilmektedir.
Bazı çalışmalarda ise Şeyh/Şah Şazi ismi ile bazı bölgelerde çeşitli zaviyelere sahip olduğunu belirtmektedirler.
Gerek ocağın bağlı bulunduğu tarikat silsilenamesi, gerekse silsilenamede ismi geçen Ebul Vefa hakkında soru işaretlerine sebep olan bilgilerinde izaha muhtaç bazı sonuçlar doğuracağı muhtemeldir. Bu konulardaki en doğru bilgilerin Osmanlı arşivlerinde bulunan diğer bilgi ve belgelerinde ortaya çıkması ile birlikte, karanlıkta kalan bazı hususların net bir biçimde aydınlanacağı aşikardır..
Ocağımız yörede Molla Yakup Ocagı olarak anılmaktadır. Molla Yakup adına Kuluncak, İnallı, Yalnızsöğüt ile Yellice köyümüzün kesiştiği Molla Yakup Deresi ile anılan bölgede Türbesi bulunmaktadır. Tekke ve Türbelerin kapatılması ile birlikte Türbe Kültür ve Turizm Bakanlığı “Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü”nce koruma altına alınmıştır.
Molla Yakup’un ayrıca bilinen çok büyük tarihi kişiliği olduğu, Kendisinin 15. Yüzylda yaşadığı, bölgeye sonradan geldiği, Anadolu’da yaşayan, diğer kutsiyet atfedilen kişiler ile aralarında büyük benzerlikler bulunduğu "Molla Yakup hakkında da çeşitli menakıpnamelerin olduğu" anlatılmaktadır...
Molla Yakup’un Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde çeşitli il ve ilçelerde yöneticilik yaptığı birden fazla medrese tahsili gördüğü büyüklerimiz tarafından övgü ile anlatılmaktadır.
Yine Şeyh Şazı'lıya atfen hakkında bir takım fermanların olduğu da anlatılmaktadır.
Molla Yakup için herkes tarafından yaygın olarak anlatılan bir hikaye ye göre;
Molla Yakup yöreye ilk geldiğinde, yörede bulunan köylüler, Molla Yakup'un keramet ehli olup olmadığını anlamak için onu teste tabi tutarlar.. Boş bir tabutun içine genç sağlıklı bir delikanlıyı yatar vaziyette yatırırlar.. Daha sonra cenazeyi Molla Yakup’un önüne getirerek cenaze namazını kıldırmasını isterler.
Molla Yakup diri niyetine mi yoksa ölü niyetine mi cenazeyi kaldıralım der. Cenaze hiç diri niyetine kaldırılır mı derler köylüler... Molla Yakup ta cenaze namazını kıldırır. Daha sonra köylüler tabutun ağzını açarlar, birde bakarlar ki genç gerçekten ölmüştür.
Bu defa yaptıklarından büyük pişmanlık duymuşlardır köylüler.
Bunu üzerine Molla Yakup’un gerçekten keramet ehli olduğuna inanmışlardır. Sana inandık demişler Molla Yakup’a.
Daha sonra orada bulunan köyün ismi de bu yaşanılan hadiseden sonra İnallı köyü olarak kalmıştır.
Molla Yakup la ilgili olarak başka yaşanmış kerametlerinde olduğu büyüklerimiz tarafından anlatılmaktadır...
Molla Yakup’un kerametine inanmayanların hayatlarında kötülükler ile karşılaşacağına inanılmaktadır.
Bir rivayete göre; O devirde yaşayan Osman bey adında Divriği'nin ileri gelen şahsiyetlerinden birisinin hiç çocuğu olmuyormuş, çocuğu olmayan kadını eşi Molla Yakup’a ziyarete getirmiş, kadın bu taş yığını mı bana çocuk verecek diyerek bindiği attan dahi inmemiş.. Molla Yakup ziyaretgahına hiç inanmamış, oraya boşuna geldiğini birlikte geldikleri kişilere alaycı bir dille ifade etmiş.Bu ziyaretten sonra kadının hiç çocuğu olmamış. Kadının üzerine binip geldiği katır kulun tutmuş ancak kadın çocuk doğurmamış.. Kadın hakkında halk arasında şöyle maniler söylenir olmuş.
Katır kulun tutmaya!
Arduk göğün gitmeye!
Karı işin bitmeye!
Katırın Türbenin önünde eğildiğini ancak kadının hiç istifini bozmadığını rahmetli annem Hatice Gökçe bana anlatmıştır.
Yellice Köyümüzün Şeyh Şazı’lı /Seyit Süleyman/Molla Yakup silsilesini takip eden Yahya dede, Mahmut dede, İsmail dede evlatlarından müteşekkildir.
Ocak dedeleri ilk kez adı aşağı köy olarak ta anılan Körk Karyesine yerleşmişlerdir. Bugünkü köyümüze hem dede, hem de talip toplulukları ise sonradan gelmişlerdir.
Bizim ocağımızda Kızılbaş/Türkmen süreği esas alınmaktadır. Mürşit kavramı pek kullanılmamaktadır. Ocak hiyerarşisi alt-üst basamak şeklinde değil er-erden seçilmez el ele – el hak’ka bağlı anlayışının hakim olduğu dairesel bir yapıdan oluşmaktadır. Yol yolak zinciri bu şekilde işlemektedir.. Ocak dedeleri Yellice köyü merkez olmak üzere buradan başka Höbek, Çamşıhı, Kaygusuz, Kuluncak, Kabakçevliği, Anzahar ve Ceviz köylerine dağılmışlardır. Bahse konu köylere dağılan ocak dedelerinin kendi adlarına bağımsız bir ocak kurmaları sözkonusu değildir..
Bu ocağa baglı Talipler Başta Kangal, Divriği, Ankara, Kırıkkale, Çorum, Yozgat, Amasya, Tokat, Şarkışla/Emlek yöresi olarak anılan bölge köylerini de içine alan geniş bir alanı kaplamaktadır...
Ocagımız Hacı Bektaş Veli Dergahı içinde yer alan 12 hizmet ile anılan postlar içinde 9.cusu olarak bilinen Şeyh Şazı’lı(Kahveci) postu’dur. Ayrıca, zamanın postnişini Feyzullah Çelebi tarafından (Muharrem) Hicri 1294, Miladi 1878 tarihinde dergah mühürlü icazetname verilmiştir.
İcazetnamede Ocağımızın ismi zikredilerek daha önce amcasına verilen icazetnamenin bu defa büyük dedemiz , İsmail dedeye,''Gökçe Ağa'ya yenilenerek verildiği anlaşılmıştır..
Yine Şeyh Şazı evladı Seyit Gazi dedeme''Seyyid Mahzuni'' benzer icazetnameler 27 Nisan 1339 tarihinde Postnişin Veliyettin Çelebi tarafından verilmiştir.
Ayrıca çeşitli tarihlerde farklı konularda 1341 (H) / 1925 (M) Hacı Bektaş Veli Çelebisi Veliyuddin tarafından verilen mühürlü tasdikli belgeler bulunmaktadır.
Köyümüzde yetişen üç kardeşten gelen onlarca dede gelip geçmiştir.
Bu tarihe mal olan ebediyete intikal eden, tüm dedelerimizi saygı ve hürmetle anıyorum. Nur gölünde yatsınlar.
Bazı Dede ocaklarının bir dönem Ocağımız tarafından görgü ve sorgusunun yapılacağına dair Hacıbektaş dergahınca verilen belgelerin birinde şöyle denilmektedir.
Mekadır- Şinazımızın efendi ağalar diye başlayan Çamşıhı şeyhi kuraları eşrafından, Hacı aga, Rüstem efendi, İbrahim ağa, Süleyman efendi, Asaf ağa ve Mehmet ağaların, ve sair dergahların tarafı Haliselerine diye şöyle hitap etmektedir.
Aba-i ecdadınızdan Şeyh Şazı evlatlarına müntesip ve müridanı bulundugunuz kayden sahip olmakla Evladı müşerileynden Gökçe ağazade Seyit Gazi ve Seyfeddin efendiler aba yı ecdatlarından beri sahibi icazet olup Şeyh Şazı'lı ocağına mütealik bulunan bil cümle muhibban ve mürida'nın her biri iktizayi tarikatı başka dedeğana tabi'yetle icra'i ayin eylemeniz usulu tarikata mugayir ve muhalif bulunduğunuz cihetle ba dema bu gibi yolsuzluk ve usulsüzlüğe meydan verilmemesi iş ar ve cümleniz hakkında da vat-ı Hayri'ye yad ve tezkar kılınır. 27 NİSAN 1339 (1923)
HACI BEKTAŞ VELİYUDDİN MÜHRÜ
Gene Akdağ/Emlek cihedinde bulunan cümle muhibban tarafı Haliselerine diye başlayan Seyyid Ali Efendi (dedelermizden) Emlek ve Akdağ cihetinde bulunan Şeyh Şazı evlatlarının görevli kılındığını başkalarının tanınmamasını bildirmiştir. 1 Mart 1335 (H) (1918-M) HACI BEKTAŞ VELİYÜDÜN MÜHRÜ..
Hacıbektaş Dergahından Şeyh Şazı'lı ocağına çeşitli tarihlerde verilen belge suretleri(Ek 4)
Ayrıca 1997 yılında Ankara’da bulunan Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Merkezinde basılan Anılar Kadri Erdoğan Hacı Bektaş Veli armaganı adlı kitapta Araştırmacı yazar Baki Yaşar Altınok tarafından yazılan makalede Seyyid Mahzuni dedemizin (Büyük dedem) Kurtuluş savaşında Mücahidin Alayları Komutan yardımcılığına getirildiğini belirtilmektedir
Şeyh Şazı (Molla Yakup) ocağının tarihi geçmişini anlatan çeşitli kaynaklarda yer alan ocak hakkındaki bilgileri yazdıgı şiirleri, deyişleri, duvaz-ı imamları ile doğruluğunu teyit eden Seyyid mahzuni 1859 yılında doğmuş 1943 yılında Yellice Köyünde vefat etmiştir. 7 Erkek 3 kız evladı olmuş yazdığı çeşitli deyiş ve duaz-ı imamlarda sırası ile Zunubi, Seyyid, Seyyid Gazi ve Mahzuni mahlasını kullanmıştır. Divriğide bulunan meşhur kör hafız olarak anılan kişiden Arapça farsça dersler almıştır. Ayrıca Meşhur aşık Süleyman Giryani'den de dersler almıştır. Aruz vezni ve serbest nazım ölçüleri ile çeşitli şiirler ve deyiş ve duaz-ı imamlar yazmıştır.
Ocağımız ile ilgili yazdıgı deyiş ve duaz-ı imamlar ekte sunulmaktır...
SEYYİD
Horasan’dan geldi bizim atamız
Bizim ecdâdımız Şeyh Şazi Sultan
Kolu Kâzım’dandır cedd-i bekâmız
Bizim ecdadımız Şeyh Şâzi Sultan
Kalktı mekânından menzile durdu
Urum diyarına haymesin kurdu
Sadhezar ikrarsız defterin dürdü
Bizim ecdadımız Şeyh Şazi Sultan
Bir kolu dağıldı Hind’e İran’a
Acem malikinden Şah-ı Turan’a
Bakışı pelenktir rezm-i Şiran’a
Bizim ecdadımız Şeyh Şazi Sultan
Muhammed Ali’dir şef’i dârımız
Bulgarda Bozoğlan namidarımız
Çün elest bezmine var ikrarımız
Bizim ecdadımız Şeyh Şazi Sultan
Şeyh Şazi’ye şek getiren har oldu
Ruzî mahşerde yeri nar oldu
SEYYİDÂ bu yolda hâki-sar oldu
Bizim ecdadımız Şeyh Şazi Sultan
Bu şiirinde atalarımızın nereden geldiğini nereler dağıldıgını ocağımızın kurucusunun kim olduğunu akıcı bir şekilde dörtlükleri ile dile getirmiş.
SEYYİD
Lâ-mekân ilinden misafir geldim
Hak dedim ezelden nutka erince
Bu vâız bu pendi Ali’den aldım
Deşt-i Erzen’de hud arslan olunca
Şükrolsun var etti özge nûrundan
Bizi muâf etti hem umûrundan
Âdem Serendip’ten Mûsâ Tur’undan
Pesend olduk arz-ı hâcet kılınca
Muhammed Mustafa zâtına erdim
Ben namazım mısr-ı camide kıldım
Zahida iki kaş mihrabım bildim
Şem’i kudret peyda ziya verince
Aslımız sorarsan Horasan İran
Devr eder bin üçyüz sekize devran
Yüz yiğirmi dört bin nebiden ferman
Almışım evvelden i’lâm olunca
Azm edüben geldim çerh-i gerdündan
Zimmi sanma bizi bugünden dünden
Bu SEYYİD ders alır elif ü nun’dan
Mekteb-i irfanı inşa kılınca
SEYYİD
Medet mürvet deyip geldim kapına
Mahrûm etme bizi Şeyh Şâzi Sultan 1
Kemter-i abdinim düştüm tapuna
Mahrûm etme bizi Şeyh Şâzi Sultan
Muhammed Mustafa şekl-i simâsın 2
Aliyü’l-Murtaza sırr-ı esmâsın
İsmin Şeyh Alî’dir bedr-i sehâsın 3
Mahrûm etme bizi Şeyh Şâzi Sultan
Hasan Hüseyin’e niyâz-bend olan
Âbidin Bâkır’dan pendini alan
Kâzım Câfer Rızâ bağlayan 4
Mahrûm etme bizi Şeyh Şâzi Sultan
Takî ile Nakî Askerî Mehdî
Bunlarla koşmaktır bu abdin cehdi
Ciharda masumun eylemiş ahdi 5
Mahrûm etme bizi Şeyh Şâzi Sultan
SEYYİDÂ bunlardan ayrılma her an 6
Bu yolda sînemi eylerim büryân 7
Niyâzım kabûl et ey şâh-ı hubân 8
Mahrûm etme bizi Şeyh Şâzi Sultan
SEYYİD GAZİ
Mustafa bezminde içtik doluyu
Saydımız ankadır seyyidim Şâzi
Buna siper verdi merdân-ı Alî
Saydımız ankadır seyyidim Şâzi
Aslım Horasan’lı hem ırkım tâhir
Eleste deminden fermânım zâhir
Ev edna peçemiz ankadan mâhir
Saydımız ankadır seyyidim Şâzi
Şâzili zümre-i nâciye yeten
İkrâr meydânında kellemiz galtan
Körklü’nün penâhı Şeyh Şâzi Sultan
Saydımız ankadır seyyidim Şâzi
Berk urur her seher âdûya karşı
Cemâl-i pertevi mehruya karşı
Şahbazız hamlemiz âhûya karşı
Saydımız ankadır seyyidim Şâzi
SEYDİ GAZİ’m gönlüm ol Şâh’a bağlan
Ziyâsı hurşidim hem mâha bağlan
Tâ elest deminden bir râha bağlan
Saydımız ankadır seyyidim Şâzi
ZÜNÛBİ
Ey sofiler cân-ı dilden zikredelim Şâh’ımız
O erenler pîrinden hem vardır eyvallahımız
Oniki burca çıkar bil doğrudur hub râhımız
Ol Şehîd-i Kerbelâ’dır hatt-ı hatmullahımız
Ceddimiz Şeyh Şâzi Sultan ol yüce dergâhımız
Çün anın nûr-i cemâli gökyüzünde mâhımız
Azmedip geldi Horasan ikliminden serteser
Halk-ı âlem kaldı hayran görmediler böyle er
Murtazâ’nın yâr-i gaârı ehl-i hikmet zîhüner
Nice zulmetler küşâd etti dahî koydu eser
Ceddimiz Şeyh Şâzi Sultan ol yüce dergâhımız
Çün anın nûr-i cemâli gökyüzünde mâhımız
Emrine ram oldular fi’l cümle emrin tuttular
Diz çöküp teslim olup erkâna îmân ettiler
Biât-ı erkân olanlar menzîline yettiler
Hu deyip kalkıp o Şâhı dil biâtıyla gittiler
Ceddimiz Şeyh Şâzi Sultan ol yüce dergâhımız
Çün anın nûr-i cemâli gökyüzünde mâhımız
Emrini tutan gürûh-i nâci derler bittamam
Cem olup namaz kıldılar bir müezzin bir imam
Anların abdesti fâsid olmaz hiç yevm’ül kıyam
Beş vakit namaz sayarlar bir niyâzı vesselâm
Ceddimiz Şeyh Şâzi Sultan ol yüce dergâhımız
Çün anın nûr-i cemâli gökyüzünde mâhımız
Ey ZÜNÛBİ dest ile hem post ile Şâh’a niyâz
Teslim erkâna biât âlî dergâha niyâz
Pîr-i ikrâr-ı tarîkat bend-i ervâha niyâz
Pîrime kılsam sücûdu bir niyâzım bin namaz
Ceddimiz Şeyh Şâzi Sultan ol yüce dergâhımız
Çün anın nûr-i cemâli gökyüzünde mâhımız
ZÜNÛBİ
Seyyîd-i sâdât-ı âlem yâdigâr-ı Kibriyâ
Murtazâ’dan giymişiz biz tâc-ı ahmer ser kaba
Mânisi hem yâr-i gaarı ol hasan hulk-i Rıza
Şâh-ı şehîd-i Kerbelâ’dan okuruz ilm-i hicâ
Yahya Mahmut İsmâil ol zümre-i kân-i Hudâ
Ceddimiz Kâzım bekâdır Şeyh Şâzi’il ulâ
Bâde-i Zeynel abâyız Bâkır’üyüz Câferî
Kâzım’ül Mûsâ Rızâ’dır ins ü cinnün rehberi
Şâh Takî ba Nakî bedr’üd dücâdır Askkerî
Mehdî-i sâhib livânın abdiyiz hem kemteri
Yahya Mahmut İsmâil ol zümre-i kân-i Hudâ
Ceddimiz Kâzım bekâdır Şeyh Şâzi’il ulâ
Biz gürûh-i nâciyiz biz ol yüzü ihfâ bizim
Azm-i mi’râç eyleriz hem Mescîd-i Aksâ bizim
Silsilem Yâkub Mü’mîn’iz sırr-ı ev –ednâ bizim
Bak ZÜNÛBÂ ilm-i süphân-ellezî esrâ bizim
Yahya Mahmut İsmâil ol zümre-i kân-i Hudâ
Ceddimiz Kâzım bekâdır Şeyh Şâzi’il ulâ
Bu deyiş 3 kardeşten gelen dedelerimizi anlatıyor.
MAHZÛNÎ
Bende-i şâh-ı şeriat fazl-ı yezdânîleriz
Tabi-i ehl-i hakîkat Şâh-ı merdânîleriz
Subh ü şam hayr-ı insanin vech-i hayrânîleriz
Seng-i haradan baidiz dürr-i mercânîleriz
Şem’a-i Şeyh Şâzi’nin pervane sûzânîleriz
Âsitânında anın biz kul ü kurbânîleriz
Kâse-i sem nûş ediptir ol Hasan Hulkü’l-Rızâ
Câme-i alûde-i pürhun Hüseyn-i Kerbela
Fatih-i ebvâb-ı rahmet Şâh Âlî Zeynel-İbâ
Mevc urur Bahr-i Muhit ve Bâkır-ı sırr-ı Hudâ
Şem’a-i Şeyh Şâzi’nin pervane sûzânîleriz
Âsitânında anın biz kul ü kurbânîleriz
Câferîyim cân-ı dilden âh-ı efgânım didâr
Dâmeni tuttum Kâzım’dan gayriye yok itibar
Men Rıza ile Takî’ye ba Nakî’ye hâkisar
Askerî Mehdî livâdır kâr-ı zâr-ı şehsüvar
Şem’a-i Şeyh Şâzi’nin pervane sûzânîleriz
Âsitânında anın biz kul ü kurbânîleriz
Kahve-i hub behre verir ferferu fincana bak
Nûş eden ehl-i kemâle mest olan irfâna bak
Zeyn olur bezm-i uşara zümre-i umrâna bak
Mûcid-i kahve budur hem Şâzelî Sultâna bak
Şem’a-i Şeyh Şâzi’nin pervane sûzânîleriz
Âsitânında anın biz kul ü kurbânîleriz
Cedd-i pâki nesl-i Ahmet namı çün Şeyh Şâzi’dir
Ehl-i hâl ârif-i dânâ ol Yakup şahbâzıdır
Mahrem-i gül Kibriyâ’dır hub refîk-i râzıdır
Maslabı kemteri MAHZÛNÎ Seyyîd Gazi’dir
Şem’a-i Şeyh Şâzi’nin pervane sûzânîleriz
Âsitânında anın biz kul ü kurbânîleriz
Kahve-i hub behre verir ferferu fincana bak
Nûş eden ehl-i kemâle mest olan irfâna bak
Zeyn olur bezm-i uşara zümre-i umrâna bak
Mûcid-i kahve budur hem Şâzelî Sultâna bak
Şem’a-i Şeyh Şâzi’nin pervane sûzânîleriz
Âsitânında anın biz kul ü kurbânîleriz
Bu deyişte de kahveci ocağı(9.cu Post) olarak anılan ocağımızın piri Şeyh Şazı Sultana ithaf edilmiştir.
MAHZÛNÎ
Gönül arzuladı hayliden beri
Bugün dostu gördük bayram bizimdir
Ben kurbân eylerim ser’i ve cânı
Bugün dostu gördük bayram bizimdir
Hayâlin hiç rahat koymazdı beni
Yoluna koymuşum cânı ve seri*
Hoş geldin et ey hut gönlü ganî
Bugün dostu gördük bayram bizimdir
Ey evlâd-ı Şeyh Şâzi geldin mi
Hem Körklü’nün serfirâzı geldin mi
Bu gamlı gönlümün yazı geldin mi
Bugün dostu gördük bayram bizimdir
Molla Yâkub Şeyhi Şâzi evlâdı
Sülbü tâhir nûr-i kudret bünyâdı
Abd’ül-mü’mînzâde İsmâil adı
Bugün dostu gördük bayram bizimdir
MAHZÛNÎ bende-i âl-i abâ’dır
Hasret kavuşturan Bâri Hüdâ’dır
Serim cânım dost yoluna fedâdır
Bugün dostu gördük bayram bizimdir
ZUNUBİ
Zunubi der üstadım giryani
Penah etmişiz Ali-i Osmanı
Subhu şam eylerim ahu figan
Efendim hep eyle Müslümanı
(Süleyman Giryani’nin üstadı olduğunu söylüyor)
Şeyh Şazı’lı talibi olan ocağımızı metheden Visali KANBER’e ait bazı deyişler..(Visali KANBER; Yozgat Akdağmadeni Bozhüyük köyündendir. Kendisine bu Mahlayı Hacı Bektaş Veli Postnişini Çelebi Cemallettin efendi vermiştir.)
KANBER (VİSALİ)
Gel ey münkir tan eyleme yolumuz
Şeyh-i Şazi’dir üstazımız pirimiz
Elestüden ikrarımız kolumuz
Şeyh-i Şazi’dir üstazımız pirimiz
Muhammed Mustafa’dır beratı
Mürteza’dandır sır-rı zat-ı
Hel-eta süresi eyler ispatı
Şeyh-i Şazi’dir üstazımız pirimiz
Altıbinaltıyüzaltmışaltı ayet
Yüzonbeş sureyi hat-mı tamam et
Hatice Fatıma’dandır ümmühatı
Şeyh-i Şazi’dir üstazımız pirimiz
Hasan Hulk-i Rıza’dandır kemali
Meşreb-i Hüseyin bulki mevali
Zeynel Abidin’e benzer Kibali
Şeyh-i Şazi’dir üstazımız pirimiz
Muhammed Bakır’a demiştir beli
Caferden okumuş erkanı yolu^
Ced be ced Musa-i Kazımdır kolu
Şeyh-i Şazi’dir üstazımız pirimiz
Musa Rıza Taki’den himmet
Almış Askeri’den pend-i nasihat
Penahım Mehdi’dir Şah-ı velayet
Şeyh-i şazi’dir üstazımız pirimiz
Ey münafık dile imdi haberi
Muhammed’dir dört kapının rehberi
Üstazımız Ali’dir bende KANBERİ
Şeyh-i Şazi’dir üstazımız pirimiz
İşbu kelamlar aşık Kanber-Visali
merhum-el-magfür dedem
Gökçe AĞA’ma Mahsus söylemiştir.
KANBER (VİSALİ)
Gül yüzlüm de nikap tutmuş yastayım
Efendime ma’lum olsun halımız
Bülbül güle nasıl hasret ise
Gece gündüz zar eyliyor kulunuz
Hamd-ü-lillah birliğine imanım
Nür ile münevver ettin bu canım
Gözlerin dürdane şah-ı sultanım
Cennet-ül-mavaya benzer eliniz
Er-rahmandır kaşlarının arası
La ilahe illallah hattın süresi
Umarım sendedir derdim çaresi
Pir yoluna kurban olsun serimiz
Muhammed neslisin vallahi billah
Didarından mahrum etmesin Allah
Hak-i payine geldim elhamdullilah
Ehl-i irfana bağlayalım belimiz
Ecdadın Şeyh Şazi okunur kat kat
Cemalini gördüm verdim selavat
KAMBER Cara geldi elaman Mürvet
Yetmiş üçe dahi eyle kulunuz
KANBER (VİSALİ)
Mah-i Muharrem’de sökün eyledi
Ne hub avaz okur diline turnam
Sultan Molla Yakup Şeyh Şazı evladı
Varınca bir tel ver Ali’ye turnam
Turnam havalandı uçmak istiyor
Ulu derya gibi coşmak istiyor
……………………………….
Yüz sür Hacı Bektaş Veli’ye turnam
İndi Seyfe Göllerini boyladı turnam
Dede bağları’nı seyran eyledi
Bu KANBER ağasın methin eyledi
Yüz sür Hacı Bektaş Veli’ye turnam
KANBER (VİSALİ)
Cana can başabaş sevdim ben seni
Sinem şerha şerha yareledin sen
Mürüvvet sahibi canımın canı
Gönlümün şema’sın kareledin sen
Efendisi kulun sesinden alır
Aşuk maşukunu arar da bulur
Efendim bana bir bak söyle n’olur
Sinem yarelerin sıraladın sen
Cedd-i pak-in Şeyh-i Şazi ezeli
Sülb-i Tahir Nur-i kudret güzeli
Ta Kalu bela da demişiz beli
Aşkın şişesini pareledin sen
Köyünüz Yellice cennet-i ala
Abd-ül Mü’minzade kerem kıl ata
Gökçe İsmaildir namın müsemma
Özge yareleyip çareledin sen
Heybetli bakışın derdime derman
Aşudu elleri hep bana zindan
Merhamet kıl dayanır mı bu can
KANBER’i gönlünden areledin sen
EKLER:
İmam Musa-i Kazım'dan geldiği bilinen ocağımızın bir kolununda İmam Hasan'a dayandığını gösteren ve Seyyid Mahzuni'ye ait kendi el yazısı ile kaleme almış olduğu bir başka belge..
Şeyh Aliyy’ül Şazeli’den
Seyyid Gazi bin Gökçe İsmail halife
Bin Seyyid Mustafa Halife
Bin Abdülmümin Halife
Bin İsmail Halife
Bin Şeyh Abdülmümin Halife
Bin Seyyid Gazi Halife
Bin Yakup Halife
Bin İsmail Halife
Bin Musa Halife
Bin Şeyh Seyyid Mehmet Halife
Bin Yakup Halife
Bin Şeyh Abdülmümin Halife
Bin Şeyh Seyyid Ali
Bin Şeyh Zeynel Abidin
Bin Şeyh Seyyid Yakup Halife
Bin Şeyh Mehmet Halife
Bin Şeyh Seyyid Cafer Halife
Bin Şeyh Seyyid Abdülmümin Halife
Bin büyük ......... ferman-ı hümayunlarda zikrolunan Şeyh Seyyid Süleyman Halifedir.
Anın pederi Şeyh Seyyid Ali’dir
Anın pederi Şeyh Seyyid Zeynel Abidin
Anın pederi Şeyh Yahya’dır
Ve Anın pederi Şeyh Mahmut’dur
Ve Anın pederi Seyyid Gazi’dir.
Ve Anın pederi Seyyid İsmail’dir.
Ve Anın pederi Şeyh Abdülmümin Halife’dir
Ve Anın pederi Seyyid Ahmet’dir.
Anın pederi Şeyh Setri’dir
Ve Anın pederi Şeyh Abdülmümin Halife’dir
Ve Anın pederi Şeyh Aliyy’ül Şazeli Hazretleridir
Mabadi İmam HASAN’dır
Cümlesini Şefaatlerine Cenab-ı hak mazhar eyleye
Allah İllalahül Allah
Not:Bazı yerde tehalüf vardır.
Seyyid Mahzunİ Kemterleri
KAYA GÖKÇE / ŞEYH ŞAZI'LI OCAĞI DEDESİ